Türkülerin Gölgesinde İflah Olamayan Bir Millete

Türküler, Türk milletinin tarihinde önemli bir yere sahiptir. Milletimizin mutluluğunu, hüznünü ve heyecanını anlatırken aynı zamanda nerelerden nerelere geldiğimizi de haber verirler. Türküler aynı zamanda, Âşık dedelerimizin gönül sesleriyle aşkı öğrendiğimiz, savaş zamanlarında geride kalan ninelerimizin gönül sesleriyle de acılarına ortak olduğumuz tarihin birer yansımasıdır.

Türküler hakkında yanlış bir algı vardır. Kâğıtlara karalanmış üç beş kelimeden ibaret sanılırlar. Ancak, türkülerin derin anlamları yıllar geçse de hala hissedilir. Ecdadımız gönül yarasını anlattığında türkülere kendinden bir parça verir. Her birinin ruhu ve hikâyesi vardır. Her biri kendi içinde yanıp kavrulmaktadır. Türkülerin sözleri, zamanın ruhunu yansıtırken, melodileri ise insanların duygularına dokunarak, insanları etkilemektedir.

“Türkülerin gölgesinde iflah olmayan bir millete” denmesinin sebebi de budur zaten. Çanakkale’de, Yemen’de ve Galiçya’da dedelerimiz, vatan toprakları ve gelecek olan evlatları yani bizleri için can verirken, ninelerimiz ve daha nice aileler tarihin acımasız unutkanlığına maruz kaldı. Arkalarında ise gönül acılarını tercüme eden türküleri bıraktılar. Bu türküler, yalnızca bir hüzün ve ayrılık değil, aynı zamanda bir vatan sevgisi ve bağlılık duygusu ile yazılmıştır.

Türkülerin sözleri, insanların duygularına dokunarak, insanları etkilemektedir. “Havada bulut yok, bu ne dumandır?” diye mırıldandıklarımızın arka planında ölü mü diri mi bilmedikleri evlatlarına, yârlarına kurdukları taziyeler var. Dinmek bilmeyen gözyaşları var. Bu acılar, türkülerde dillendirdiği kadarıyla anlatılmıştır.

Günümüz şartlarında, yapılması vahşet sayılan birçok çaresizlikle karşılaşılmaktadır. O dönemde askere gidenlerin geri dönmemesi beklenirdi. Asker eğer evliyse ve çoluk çocuk sahibiyse, çocukları el ocağında kötü muamele görmemesi için gelini askerin kardeşiyle evlendirirlerdi. Asker hayatta olsa bile geri dönmeye cesaret edemezdi. Bu manzarayla karşılaşmamak için gurbet ellerde ömrünü harcardı. Bu zorlu dönemlerde, türküler, insanların yaşadığı acıları anlatarak, ortak bir duygusal bağ oluşturmuştu.

Türküler, sadece sevgi ve mutluluk hikayelerini değil, bazen de acı dolu hikayeleri anlatırlar. “Hey on beşli, on beşli tokat yolları taşlı” diyerek de oynadığımız türkünün arka planı da inanın hiç iç açıcı değil. Yine bir çift âşık ve yine bir kavuşamama hikâyesi... Bu hikayeler insanların tarihin izleriyle birleşerek yaşanmışlıkların anısını yaşatır.

İzlediğim bir videoda, bu yazım için ilham veren bir tarihçi konuşuyordu. Türkülere konu olan ecdadımızın çektiği acılar, savaş mücadeleleri ve en önemlisi uğruna savaştıkları amaçlara rağmen milletimiz aynı hatalar çerçevesinde dolanmaya devam ediyor ve bir ders almıyor demişti. Bu hatalardan ders çıkarmak, tarihin acımasızlığından kurtulmak için önemlidir. Türküler, tarihte yaşanan acı olayların bir hatırası olarak, insanların birbirlerine destek olmasını sağlar.

Sizler için bir önerim var. Eminim siz de beğeneceksinizdir. Dillerde dolaşan halk türkülerimizin hikâyelerini okuyun, YouTube’dan seslendirmelerini dinleyin. Acıklı hikâyelerini öğrendikten sonra siz de hak vereceksiniz. Türküler, geçmişte yaşananları anlatarak, tarihin izlerini günümüze taşırlar.

Bugünlük çay molamızın sonuna geldik, sevgili dostlarım. Ecdadımızın çektiği acıları türkülerle dillendirdi. Bizlere düşen, bu türkülerle ecdadımızın acılarına ortak olmaktır. Türküler, bir milletin geçmişine ışık tutar ve geleceğe yol gösterirler.